Modern edebiyatımızın sevilen muharrirlerinden olan Kemal Varol’un ödüllü romanı olan Aşıklar Bayramı, muharririn sevilen ve çok okunan yapıtlarından birini teşkil ediyor.
Kemal Varol, baba ve oğul ortasındaki hesaplaşmaya değinirken, birebir vakitte okurlarını birtakım kültürlerin de ipuclarını veriyor. Sinemaya da uyarlanan sinemada Kıvanç Tatlıtuğ başrolde yer alıyor.
Roman, tıpkı vakitte bir yol hikâyesi… Hem, düz manasıyla bir yol kıssası: Diyarbakır’dan Kars’a seyahat ediyoruz.
Uzun yolun menzilleri, konaklama tesisleri, aramalar, denetimler, ıssız taşra köşeleri… Memleket hastaneleri… Lakin bir yandan da hafıza içinde bir seyahatin öyküsünü dinliyoruz.
Uzun yol…
Zihnin kuytularına, şuurun dehlizlerine de uzanan bir seyahat. Her konakta çırak ve hayranlarının adeta onu beklediği saz aşığı babanın müphem bağlarının ve önce hayatındaki bayanların sırrına gerçek yolculuk… Asıl uzun yol, o işte… Okurları, Kemal Varol’un evvelki yapıtlarına de uğradığını sezecektir bu seyahatin.
Baba-oğul hesaplaşması
Evvela, baba-oğul hesaplaşmasına dair bir roman bu… Kırgınlığın, kızgınlığın, suçluluk hissiyle, hayatından çıkartma arzusunun kopamamakla boğuştuğu bir hesaplaşma. Romanın kahramanı avukatın “Her oğul üzere, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama karşı yeniktim” hissinin daima orada durduğu bir hesaplaşma.
Yazar Kemal Varol
Kitaptan…
“Babam, tamı tamamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması, başka elinde ahşap bavulu, kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti apansız ortaya çıkmış mahcup bir konuk yahut geçip giden vakitten borcunu mahsup etmeye gelmiş eski bir alacaklı üzere öylece beni bekliyordu.”