Antalya’da ikamet eden 44 yaşındaki Nilüfer Y., 22 yıl evvel evlendiği ve bir çocuk sahibi olduğu C.Ç. isimli şahıs ile, gayrimenkul nedeniyle tartışmalar yaşamaya başladı.
Mülk arbedesi nedeniyle mahkemelik olan çiftin davası 4 yıl sürdü. Dava sürerken, mülk hengamesinden sıkıldığını belirten eşi meskeni terk etti.
Ardından C.Ç.’nin ailesi Nilüfer Y. ile karşı karşıya kaldı. İHA’nın haberine nazaran; çocuğunun haklarını almak isteyen Nilüfer Y. ile ağabey ve aile ortasında hukuk uğraşı başladı.
‘Akıl sıhhati yerinde değil’ raporlarının araştırılmasını istedi
Eşinin ismine çıkarılan ‘akıl sıhhati yerinde olmadığına dair’ raporlarla mağdur olduğunu söyleyen Nilüfer Y., evliyken kazandıkları malları ve çocuğunun haklarını almak için hukuk gayreti başlattı.
Mal paylaşımı davasının sonuca ulaşmasını isteyen Nilüfer Y., eski eşine verilen sıhhat raporların araştırılmasını istedi.
“Bir sürü kurumdan alınmış bir akıllı raporu bir de meczup raporu var”
Yaşadıklarına mana veremediğini belirten Nilüfer Y., 20 yıldır bitmeyen bir dava içinde olduğunu söyleyen Nülifer Y., şu açıklamalarda bulundu:
“Tespit ettiğimiz bir şey var ki eski eşimin hiçbir vakit akıl hastası olmadığıdır. 2007’de akıl hastası ilan ediliyor, asla düzelemez deniliyor. 2018 yılında bir aile mahkemesinde yargılamanın iadesini yaptığımızda ise akıl hastası olmadığı ortaya çıkıyor.
Buradan şunu anlıyoruz, bir sürü kurumdan alınmış bir akıllı raporu bir de mecnun raporu var lakin SGK’dan kimlik numarasıyla bakıldığında bu türlü raporlarının olmadığı görülüyor. Buradan bir bakıma cürüm duyurusunda bulunuyorum, zira ben bu uğurda 2015 yılında darbedildim ve bunlarla irtibatları olduğunu söylediğimiz halde hatalılar sokakta gezdi. Ben mağdurum, bir dava 20 yıl sürmez ancak bu biçim evraklarla davamı oyalamışlardır.”
“Oğlum 4 yaşındaydı, şu an 20 yaşında”
Eski eşinin çok varlıklı olduğunu söz eden Nilüfer Y., “Oğlum ve beni mağdur etmek, hiçbir şey vermemek, nafakadan mahrum kılmak. Bu raporlarla mal rejiminin içini boşaltmışlar. Antalya SGK’ya yazı yazılsa kimlik numarasından hiçbir raporun olmadığı görülecektir. Maddi manevi zorluklar yaşadım; 20 yıldır adliyeye gidip geliyorum. Avukatlara döktüğüm para eforu, emeğim gitti. Oğlum 4 yaşındaydı, şu an 20 yaşında ve hukuk okuyor.” diye konuştu.
“Müvekkilim hiçbir maddi manevi tazminat ve nafaka alamadan dava bitmiştir”
Nilüfer Y.’nin avukatı Musa Baş, 4 yıldır müvekkilinin avukatlığını yaptığını belirterek şu kelamları kaydetti:
“2006 yılında müvekkilim eşine karşı boşanma davası açmıştır. Boşanma davası devam ederken, bilindiği üzere aile mahkemelerinde bayan güçsüz olduğu için mahkemeler daha çok bayanı muhafaza refleksi ile hareket eder. Bundan ötürü rastgele bir nafaka ve tazminat ödenmemesi için karşı taraf, Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Bu mahkemede akıl sıhhatinin yerinde olmadığı sav edilmiş yani halk tabiri ile meczup raporu alınmıştır. İki tane kurumdan bu raporlar alınmıştır, birisi Manisa Ruh ve Hudut Hastalıkları Hastanesi’nden oburu ise Akdeniz Üniversitesi’nden.
Bu biçimde kısıtlanmıştır ve vasi tayin edilmiştir. 2013 yılında boşanma davası bitmişken 2014 yılında ise mutlaklaşmış ve müvekkilim hiçbir maddi manevi tazminat ve nafaka alamadan dava bitmiştir. Daha sonra bu davadan mal rejimi ayrılma kararı verilip davaya devam edilmiştir.”
“Hiçbir formda tedavi edilemeyen bir kişinin güzelleştiği istikametinde rapor verildi”
2018 yılından apansız eski eşinin ağabeyi tarafından Sulh Ceza Mahkemesine, “Benim kardeşim güzelleşmiştir.” diye talepte bulunulduğunu lisana getiren Baş, “Bunun üzerine mahkeme tekrardan isimli tıp kurumuna sevk ediyor. Üniversite, isimli tıp kurumu hatta tabiplerden biri de aynısıdır. Bu kişi tıpkı heyet halinde, ‘Akıl sıhhati yerindedir’ formunda rapor almıştır. Tıp tarihinde görülmemiş bir halde, yani aslında meczup olan ve hiçbir formda tedavi edilemeyen bir kişinin güzelleştiği tarafında rapor verildi. Bunun üzerine kısıtlılık kararı kaldırılmıştır. Biz de aile mahkemesine yargılamanın iadesi davası açtık. Bu dava ise isimli tıp kurumuna sevk edildi. Aslında bu kişinin doğuştan bir akıl hastası olmadığını, tedavi edilemez formda bir rahatsızlığının bile olmadığını İsimli Tıp Genel Şura 4’üncü İhtisas Dairesi net bir biçimde karara bağlamıştır ve evvelki alınan raporlarının gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır. Müvekkilim daha evvel şikayetlerde bulunmuş, daima takipsizlik kararı verilmiş. Biz de bu rapor üzerine tekrar şikayette bulunduk. Bu sefer da tıpkı heyet, şikayeti üniversite idaresine ileterek bizim sahtecilik argümanımızı sürüncemede bırakmıştır. 20 yıldır çözülemeyen dava bu formda sonuca gitmiştir.” tabirlerini kullandı.
“Bir kere bile bir hastaneye gidip nezaret altında tutulduğu yok”
Yargıtay’da olan mal rejimi davasının sonuçlarını beklediklerini tabir eden Musa Baş, “Buradaki yargılamanın iadesi davası da daha evvel rapor veren hekimler ile ilgili şikayetlerimiz nedeni ile Akdeniz Üniversitesi rektörlüğünün soruşturulmasını beklemektedir. Biz beklenilmesi tarafında daima mahkemelerde müracaata ve savcılığa ihbarlarda bulunuyoruz. Şu anda onun sonucunu bekliyoruz. SGK ve konsey kayıtlarına bakıldığında da bu kişinin bir gün bile yatarı yok, bir sefer bile bir hastaneye gidip nezaret altında tutulduğu yok. Bir şahsa doğuştan akıl hastası diyebilmek için bir yerde tedavi olmuş olması gerekir, kurumlarda bir ilaç kaydı olur yahut nezaret altında olur. Bunların hiçbirisi kayıtlarda yok.” açıklamasında bulundu.